Kısırlık nedir
Evli çiftleri; 20 yaşından önce, 20-35 yaş arası ve 35
yaştan yukarı olmak üzere üç ayrı kategoride incelemek
gerekir.
Ülkemizde özellikle de kırsal kesimde evlilikler çok erken
yaşta olmaktadır. Oysa bir genç kızın doğurma özelliğini tam
olarak kazanması yaklaşık 19 yaşında tamamlanır. Bundan
dolayı, erken evliliklerde hemen bebek beklenmemelidir.
Bebek olmadı diye de doktor doktor dolaşmanın anlamı yoktur.
Bu yaş grubundan gebelikler sadece yüzde 5 oranında
gerçekleşir. O nedenle erken evlenenler, sabırla 19 yaşını
beklemeli, 19 yaştan sonra bir yıl içinde gebelik olmaz ise
doktora başvurmalıdır.
Kısırlık konusunda ikinci grup 20-35 yav arasında olan
gruptur. Bu grupta evli çiftler evlendikten sonra bir yıl
içinde kendi arzularına rağmen bebekleri olmamışsa, bu
durumda infertilite (kısırlık) söz konusudur, vakit
kaybetmeden bir infertilite uzmanına gidilmelidir. Bu yaş
grubunda olan aileler arasında infertilite yaklasık %10-15
arasında görülmektedir. Dünyada da aynı oranda
görülmektedir.
Çocuğu kadın doğurduğu için, infertilite durumunda hep kadın
suçlanmıstır. Hatta daha ileri gidilerek, çocuğu olmayan
kadın horlanmış, hor görülmüş, uğursuz sayılmış, kuruyan
nehir ve yeşermeyen ağaç olarak nitelendirilmiştir.
Çocuğu olmayan kadına yönelik bu tip suçlamalar doğru
değildir. Kadın bu suçlamaların hiç birini hak etmemektedir.
Çünkü infertilite erkekten de kaynaklanabilir.
Tarihe bakacak olursak, Dede Korkut hikayelerinde de, çocuğu
olmayan ailelere aynı gözle bakıldığını görürüz. Hakan bir
toplantı düzenler ve üç renkte çadır kurdurur ve şöyle bir
buyruk verir: "Kızı olanlar al çadıra, oğlu olanlar ak
çadıra, çocuğu olmayanlar da kara çadıra otursun, altlarına
kara koyun postu serilsin ve önlerine kara koyun eti
konulsun..." Bu da sağlıklı bir düşünce değildir. Bu durum,
toplumun çocuğu olmayanlara nasıl baktığının en tipik
örneğidir.
Kutsal Kuran-ı Kerim'de de kısırlık ile ilgili ayetler
vardır. Şur'a süresinin 49-50. ayetlerinde söyle
denilmektedir: "........Dilediğine kız çocukları, dilediğine
erkek çocuklar verir (49). Yahut o çocukları erkekler,
dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır
yapar..... (50)". Kuran'daki bu ifadelerden, üreme ile
ilgili bir genin olduğu anlaşılmaktadır. Ama günümüzde bu
gen halen tespit edilmiş değildir. Fakat bu genin olduğuna
ve de kısa zaman içinde bulunacağı konusunda hiçbir şüphem
yoktur.
Tıptaki gelişmelere paralel olarak infertilitede pek çok
sorunun nedeni bulunmustur. Evli çiftlerde çocuk olmadığı
zaman, bunun sorumlusu kadın veya erkek olabilir. Ve hatta
yüzde 40 oranında çiftlerin her ikisinde de bir sorun
olmaktadır.
Günümüzde evli çiftlerde evlenmelerinden itibaren bir sene
içinde gebelik olmamışsa, karı koca birlikte doktora
gitmelidir. Kısırlığın nedeni hem erkekte hem de kadında
birlikte ve bir çırpıda araştırılmalıdır. Ayrıca temel tanı
yöntemleri eksiksiz uygulanmalıdır. Tetkik yapılırken, bir
yerde bir sorun bulunduğunda, araştırma kesilmemeli devam
etmelidir. Çünkü bir başka yerde bir başka sorun daha
olabilir.
Evli çiftlerde hanım 19 yaşından küçükse tetkike
başlanmamalı, 19 yaşın bitmesi beklenmelidir. Şayet 19
yaşından sonraki bir yıl içinde gebelik olmamış ise o zaman
tetkiklere başlanmalıdır.
Çiftlerde 4 temel araştırma şarttır. Erkekte sperm
sayılması, kadında ilişki testi, yumurtlama testleri ve
kanalların açık olup olmadığı araştırılmalıdır.
Erkekte spremiogram, 3-5 günlük cinsel perhizden sonra
yapılmalıdır. Daha önce yapılırsa sperm sayısı az, daha
sonra yapılırsa da ölü sperm sayısı çok olarak ortaya çıkar.
Normal bir spremiogramda 2-5 ml hacim, 20 milyonun
üzerindeki sperm sayısı, %50 hareket ve %30 normal sperm
olmalıdır.Kanalların açık olup olmadığını tespiti için rahim
filmi mutlaka çekilmelidir. Eger bu yapılmamışsa araştırma
tam yapılmıs sayılmaz.
Kanallar normal ise, rahim filminden sonra takip eden 3 ay
içinde %15-20 oranında gebelik meydana gelebilir. Hiç bir
tedavi verilmeden bu şans kullanılmalıdır. Rahim filminde,
şüpheli bir durum veya patolojik bir durum söz konusu
olduğunda hiç vakit kaybetmeden laparoskopi yapılmalıdır.
Laparoskopi ile, hasta uyutulduktan sonra, göbekten ışıklı
bir alet sokularak karın içinde rahim, yumurtalıklar,
kanallar gibi organların incelenmesi yapılır. Laparoskopi
sadece tanı amacıyla yapılmaz, şayet bir patoloji varsa aynı
anda o patolojinin tedavisi de yapılır.
Hormonal bir bozukluğun olup olmadığı, hormonların
tetkikiyle yapılır. Bunu için adetin belirli günlerinde FSH,
LH, prolaktin, kıllanma varsa testosteron, progesteron gibi
hormonlara bakılır.
Kısırlık, 35 yaş üzerinde olan ailelerde olmus işe, bir yıl
beklenilmeden ve hiç zaman kaybetmeden, kısırlığın nedeni
araştırılmalıdır. Bu grupta bekleme süresi 3-5 ay olabilir.
Çünkü bu dönemde özellikle de yumurtaların kalitesinde bir
düşme olacağından vakit kaybedilmeden tetkikler yapılmalı ve
tedaviye geçilmelidir.
Kısırlığn tam tanısı konulmadan tedavi yapılmamalıdır.
Sadece muayene edilerek tedavi düzenlenirse bu hastaya bir
şey kazandırmaz, zaman kaybı ve gereksiz masrafa neden olur.
Erkek kısırlığının tedavisi daha zordur ve daha uzun bir
tedavi süreci gerektirebilir.
Tubalarda bir problem varsa bunun tedavisi mikrocerrahi
olmalıdır. Özellikle de kanalları bağlı olanların tedavisi
mikrocerrahidir. Bu konuda bizim başarımız yüzde yüze
yakındır. Başka patolojiler nedenıyle kapanmış tüplerde
mikrocerrahi ile başarılı olunamaz ise hiç vakit kaybetmeden
tüp bebek yöntemi ile tedavi edilmelidir.
(Kaynak:Prof.Dr.Mülazım Yıldırım dersnotları)